25 Şubat 2012 Cumartesi

Cesaret ve tekerrür

Uzun mu uzun bir koridor var önünde kızın. Kısa sarı saçları gözünün önüne düşmüş, her attığı adım bir öncekinin aynısı gibi. Aynası ama daha azı gibi. Akılcısı ama bir o kadar da alıntısı gibi.

Koridorun ucunda bir duman silsilesi. Üflenilse bile dağılmayacakmış gibi. İçi nefes, dışı yüzey buğulandıran.

Kocaman bir boşluk var oğlanın önünde. Arkasında hızlıca akıp geçmiş zaman, önünde iki adımlık mesafe belirsizliğe yürek burkan. Bir şey olsun istiyor oğlan. Bir şey olsun da dağılsın o bilinmezlik, o buğu.
Sisin içinden koşarak geçme isteğini dizginlememek istiyor. Duruyor ve bekliyor sessizce yine yalnızca sisin her geçen saniye beyninin her hücresini işgal ettiğini bilerek.

Koridoru sonsuzluğa bağlayan kapının önünde duruyor kız. İnce uzun parmakları kapıyı çalmakla önünde öylece beklemek arasındaki tedirginliği yaşıyor. Susuyor ve sise bakıyor. Sonra aniden sisin içinden geçip sirene koşuyor.

Gitmek üzere olan bir tren var sirenin ilerisinde. Koridorun ucunu göremeyenler ve sisi aşamayanların yalnızca hayallerinin dalgalandığı bir tren. Uzun kahverengi saçlarını dalgalandırarak koşuyor kız trene, son bileti kendisinin aldığını bilircesine. Tutuyor trenin elveda kokan soğuk demirlerini ve hissediyor rüzgarın son hışmını kulaklarında.

Arkasında bıraktıklarını hissediyor kız. Son sireni, buğulu sisi, suskun koridoru. Koridorun ucundakileri...

Rüzgarı hissediyor kız. Üfleyebildiklerini... 

Cesaret ve tekerrürleri...


Dinleyiniz: http://www.youtube.com/watch?v=V6nbFZtxAL4