2 Eylül 2010 Perşembe

Yazgının kabullenilişi.

Gökyüzünden süzülen bir kelebek , ince bir ışık huzmesini içinde barındıran. Yahut bir damla hüzün bulutlardan yüzümüze damlayan. Yeni açan çiçekler , naifliğinin zirvesindeki papatyalar , nazlı gelincikler... Yere düşen yapraklarının sesini duyar gibiyim , geçtiğini , bittiğini görür gibiyim. Seni var eden ışığa yüzünü döndüğünü hissediyorum , doğaya boyun eğişin , ona sorgusuz bağlılığın ve senden sonra gelenlerin döngüsünde yalnız bir basamak olmayı kabullenişin beni sana bağlayan. Öncesi ve sonrasındaki sicim gibi dizilişte tek nokta , tek sıra olmak. Pişman olmadan , düşünmeden , bir öncekinin kendini feda ettiği gibi kendini feda etmen umarsızca ve bunu dolu dolu yaşaman beni hayrete düşüren.

Boyun eğmek bir vazgeçiş midir , bir terkediş mi? Güçsüzlük emaresi mi yoksa içten bir özgüven mi?

Gökyüzünden süzülen bir kelebek , ipince. O kadar güzel o kadar güzel ki... Daha güzel olamaz diye düşündüm , hava kararıp ayaklarımda can verene kadar. Kitabımın sayfasında saklı şu anda , ama güzel değil artık o kadar.

Ama ne kadar güzel olabildiğini hatırlıyorum. Ne kadar güzel olduğunu.

Yalnız ben hatırlıyorum. O yüzden hala güzel.

Ölmeseydi ayaklarımın dibinde , çalmasaydı gözlerimi kanatlarına saklayıp götürmeseydi dünyadaki milyarlarca kelebekten biriydi güzelliği. Ama o ölümünü benden saklamadı.

Gözlerimin önünde vazgeçti. Hayatından vazgeçerken cesurdu. O yüzden güzel hala.

Hayal kırıklığı yaşayan bir gelinmişçesine boynunu büken gelincikler , kendi istekleriyle tac olmaktan sevenleri memnun etmekten vazgeçen papatyalar ve kelebek. Vazgeçiş gücünü içinde bulan neden inkar etmez yazgısını? Yazgı mıdır boyunlarını eğdiren , neden direnmezler?

Biz neden direniriz? Neden hep güzel olmak isteriz?

Neden vazgeçmeyiz?


1 yorum:

  1. Konusuyla tarzıyla tek kelimeyle muhteşem bir yazı... Şöyle anlatayım yazının başını okuyorum, üslubun şu ana kadarki yazılar arasında en iyisi denilebilecek kadar iyi, konuya giriş muhteşem. Betimlemelerinle kendine has ve muhteşem gözlemler sonucu ortaya çıkan, çok güzel...

    Sonunu okuyorum, Retorichal Frage almancası ya da öyle bir zımbırtı, yani sonuç olarak insanların kendisini sorgulamasını düşünmesini istemek, Biz neden direniriz? Neden hep güzel olmak isteriz? Neden vazgeçmeyiz? diyerek insanların özüne sorulara sorarak kendilerini eleştirmesini sağlamak.

    Yazıya başladığında sonunu bu şekilde kafanda bitirdiğini hissediyorum, yani sonuca bu şekilde bağlamak için özenle başlanılmış muhteşem yazıyı muhteşem sonuca bağlamak için...

    Ee bu kafayla yazılan bir yazının da ortasının kötü olma ihtimali yok : ) Kelebeğin etkisini anlattığın gibi kendi üzerindeki, gelincik ve papatyaya da biraz daha yer ayırıp ayırmamak kendi bileceğin iş, o da bir başka seçenek.

    Genel olarak her yazdığın yazıda kendini geliştirdiğin ortada. Özellikle betimlemelerinde ünlü bir öykücünün betimlemelerini görür gibi oluyorum. Daha da iyi olacak her geçen gün tanıyorsam seni, belki günü geldiğinde sen de o gözlerinin önününde hayata gözlerini yuman kelebek gibi boynunu bükmek zorunda kalacaksın, hatta herkes öyle kalacak; ancak şuna eminim ki senin yaşantın da görünüşün de diğer kelebeklerden daha uzun ve daha güzel olacak.. Yazmayı sürdür canım : )

    YanıtlaSil