Ve kanatlarının olduğunu düşün, maviliği doyasıya kucaklayabileceğin. İçinde usulca süzülebileceğin.
Mavi olduğunu düşün.
Sonsuz maviliğin içinde kaybolabildiğini düşün.
Ve güneş sualsizce aydınlatırken tüm evreni
utanmadan, çekinmeden
hissederek ve tekleşerek
mavileştiğini düşün.
Güneş görevini tamamlayıp çekilip giderken
gözyaşlarının kızarttığı gökyüzüne sevgini akıttığını hisset.
Sevginle mavileştiğini
kucakladıkça derinleştiğini,
ve lacivertleştiğini
düşün.
Güneye uçmaya başlarken,
sıcak ve mevsime uyum sağlarken
hazır sürüye de ayak uydurmuşken;
kucaklayamadığın maviye bakarak son kez
-yaradılışına ve sürüne karşı gelircesine
"o" maviliğe tekrar dönebileceğine inanmayı düşlemek seni acıtan.
Tekrar bulutların beyazını kanatların sanmak
ve rüzgarın nefesinin sessiz bir fısıltı olmasına tutunmak
gelecek kışı umursamamak,
maviliğe sarılmak
belki sürüsüzlüğe katlanmak...
Ancak inanmıyorsan,
Kuzey kutup noktasına yakın olduğunun ayırdındaysan
lacivertin maviye döndüğünü görmeye yaşamının yetmeyeceğini
istesen de fizyolojinin buna asla izin vermeyeceğini
Biliyorsan
Ve her geciken gün için
ölüme daha da çok yaklaştığının
farkındaysan...
Sürü ve güney
tek çare oluverir bazen.
Sıcak ve kalabalık
bilindik ve alışıldık.
yine yeni yeniden: The Cinematic Orchestra - Arrivals Of The Birds http://www.youtube.com/watch?v=XTM7c12YIvE
bu güzelmiş eylül biraz 'bulantı' var sanki, ikinci yorumcun olayım bende bilmiyorum devamlı olur muyum ama yazdım işte =)
YanıtlaSiliyi yaptın, kimsin bilmiyorum ama. bulantı mı hiç aklıma gelmedi ama etkilenmişimdir mutlaka.
YanıtlaSil