2 Ocak 2011 Pazar

Tanısız düşler.

Düş kırıklıklarıyla olasılıklı mutluluklarının permütasyonunu hesaplarken geçen zamanına üzülmek, ihmalli heyecanlarını ipotek altına almak olmalıydı olsa olsa.

Dünya duruyor. Şarkılar dönüyor.

Yavaş ve usulca, aşikâr ancak sakar bir tavrı üzerinden düşürüp eğilmek kadar bezdirici belki.

Dünya duruyor. Şarkılar hızlanıyor.

Suçu bir mum ateşi kadar el yakan tek sanrı tek acı, yaklaştıkça acıtan.

İçten dışa dayanımsız dargınlıkları daldırmak dalgınlıklara.
Dıştan içe sarmalamak devinimleri ve erinimleri.
Sonrasız sanrıları sarsmak saygısızca ancak salıvermek kaygısızca. Sahici mi? Sanmıyorum.

Derya gibi bir devaydı solunda taşıdığı. Cebi delik sandı, arkasına baktı. Gökte çok aramıştı , zira cebindekiler yerde olmalıydı.Yere saçılmış, yelle açılmış olmalıydı.
Hayır tam da boğazının orta yerinde oturuyordu. Saklanmış olmalıydı bir an için; ancak nasıl da...

Bir an için gitti sanmıştı.
Bıraktı, kaçtı...
Düştü, kırıldı...
Durmadı, gitti...
Sanmıştı.

Gidince mutlu olacağını ummuştu hep, cebinden onla birlikte tüm hayal kırıklıkları da saçılır her yere ve o da fark etmez sanmıştı. Ancak olsa olsa mutluluğunu almış olmalıydı giderken. Yalnız mutluluğunu değil, mutsuzluğunu da... Hislerini de götürmüş olmalıydı.

Şimdi dimdik sarılı bir diz
Bantsız ama kapalı bir iz
Sarı, sapsarı bir his...
Kaldı geriye.

Tercihsiz düşlerini düşünlerinden düşürmek için ümitsizce itti imtiyazlarını.
Terminolojiden çekip aldı timsallerini.
Temizledi ilmek ilmek esinlerini
Ve aslında tanımadığı tanıdık eşgalleri.
Attı kafasından telkinleri.
Ve tekli sesleri...
Tanısız düşleri...
Sayısız geçişleri...
Sonrasız seçişleri.

1 yorum: