17 Ekim 2010 Pazar

Anybody here?

Uzun , haşmetli ve derin oymalarındaki tozla bütünleşmiş olarak hayal etmişti o kapıyı hep. Oysa ki yarı kırık , neredeyse dümdüz ve "Açıl susam , açıl!" nidasıyla korkup kendiliğinden açılacakmış gibi görünüyordu. Ona dokunurken , en derin motiflerindeki tozları tek tek yerlerinden kaldırırken her birini son nefesiymişçesine içine çekmeyi ummuştu hep. Karşısındaki kapının düşündüğü gibi olmamasının onda hayal kırıklığı yaratmamasına ise şaşkınlıkla gülümsemişti adam. Ellerini en ufak bir darbesiyle kırılacakmış gibi duran kapının üzerine koydu yine , tereddüt edeceğini sanmıştı bir an için ama o kapı hayal ettiğinden daha güzel göründü bu sefer gözüne.

Onu ittirmeye dayanamazdı ; ama hikayenin gidişatına duyduğu merak göreceği rüyanın akışındaki olası değişikliklerin habercisi olan kapıya duyduğu sevgiye baskın geldi. Ellerini son bir kez daha gezdirdi buruk kahverengi kapının üzerinde , en güzel hediyeler küçük paketlerin içindedir hep , düşüncesini dizginleyerek kapıyı bir anda olsa aşağıladığı için kendisinden iğrendi. Yavaşça ittirdi kapıyı adam ve kızgın bir toz bulutunu adamın yüzüne çarparak trajik bir biçimde yere kapaklandı kapı. İçeriye ilk adımını hangi ayağıyla atacağını planlamamıştı ama içerisinin gizemi öylesine baskın gelmiş ve ele geçirmişti ki bedenini ayağını atabilecek tutkuyu bile daha sonraki saniyelerde bulabildi içinde.

İnce , soyulmuş ve grileşmiş bir zamanlar beyaz olan duvarlar ve yere dağılmış bir çok kuru çiçek eşliğinde salonda kapının en yakın dostuymuşçasına sitemle ona bakan masa karşıladı onu. Masa gözlerini dikmiş adamın uzun , ince silüetine ve titreyen ellerine bakıyordu. Utançla başını öne eğdi adam , kurumuş çiçeklerle göz göze geldi. "Beni takip et!" diye sesleniyordu sanki her biri. Masa , ona hemen buradan gitmesini söyledi ama çiçekler o kadar buyurgan ve davetkardı ki adam bu daveti geri çeviremeyeceğini anladı.

Kendini bildi bileli yalnız geçen yaşamında , her gece yanında uyuyan yabancı kadına bakarak "o" olduğunu hayal ettiği kadının burada olduğuna öylesine emindi ki. Seneleri "o"nu aramakla aramamak arasındaki denize bakan uçurum benzeri çelişki evresinde geçmiş ve korkudan bir seçim yapamamıştı. Neden korktuğunu kabul etmediği için "bilmiyor gibi" yaparak kendisini oyalamayı adet edinmişti aslında , yabancı biriyle aynı evi paylaşıyordu , yaşamını onunla geçiriyordu.

Aslında aradığının "o" olmadığının en başından beri farkındaydı. Önceleri bir iki denemesi daha olmuştu ama "o"nu aramakla bulamayacağını bildiği için gecelerini yanında yatan yabancıya bakarken "o"nu hayal ederek geçirmişti hep .Gözleri , burnu , yastığa dağılmış saçları kesinlikle yanında yatan kadına ait değildi , buna emindi. Ama bu sefer "o"na çok yaklaştığını hissediyordu , sanki bir ince perde vardı arada ve adam aradığı perdeyi az önce incittiği naif kapının ardında bulacağına emin gibiydi. Davetkar ve işveli çiçekler çıkardı onu dalgın hülyalarının getirdiği boşluktan.

Koridorda yankılanan ayak sesleri kulağına o kadar gürültülü gelmişti ki adamın , "o"nu korkutup kaçıracağını sandı bir an. Uzun , dar koridorda yavaş ve tereddütlü adımlarıyla ilerlerken ; beyaz tül perdelerin usulca dalgalandığı ve ince bir ışık huzmesinin perdelerin arasından sakince yayıldığı en uçtaki odayı gördü.

Odaya girmeden önce boğazını temizledi , aldığı nefesi veremeden yutkunmaya çalıştı ve tüm cesaretini örgütleyip titrek sesini yenmesi için beynine emir gönderdi.

 -"Anybody here?"

İki saniye kadar durakladı adam. Birinin orada onu beklediğine ve ona cevap vereceğine o kadar emindi ki , gözyaşlarının usulca gözlerine dolmasını engelleyemedi.

Titrek bir adım attı , belli ki duymamış olmalıydı çünkü orada olduğuna emindi. İnce ışık huzmesinin huzurla yayıldığı odada dalgalanan ince , tül perdelerin önünde tek görebildiği şey ; toz bulutunun endişeye mahal vermeyecek şekilde sahiplenerek grileştirdiği beyaz yatak ve yatağın üzerinde duran ışık huzmesinin hafiften göz kırptığı iki yastıktı.

Dolan gözlerindeki yaşları tutabilecek mecali yoktu adamın , titreyen bacaklarına söz geçirebilecek nitelikli komutanlarının tümü de gözlerinden süzülen tek damla yaşla onu terketmişti. Kapattığı gözlerini ucuna oturduğu yatağın karşısındaki motiflerle süslenmiş , ceviz ağacına kaktırılmış boy aynasının önünde açtı. Pencereden izinli , perdelerin arasında kendisine güvenle süzülen ışık huzmesi adamın yüzüne çarptı bu sefer.

Adam aynada ne kadar zavallı göründüğünü düşünmeye çalıştı ; ama yapamadı.

 -"Anybody here?"

 -"Yes."

Kafasını boynunu kıracakmışçasına heyecan dalgasına yenik düşerek hızla çevirerek etrafına bakındı adam. Telaşla yerinden kalktı , ona yol gösteren cazibeli kuru çiçeklerin üzerine dikkat etmeksizin basarak sesin geldiği yönü kestirmeye çalıştı.

 -"Anybody here?"

 -"Yes."

 -"Yes!"

Aynanın karşısında gözleri yuvalarından fırlayacakmışçasına durdu adam. Yatağın üzerinde bir kadın oturuyordu , perdenin arasından süzülen ışık altın rengi saçlarını okşuyordu , bal rengi gözlerinden yayılan mutluluk beyaz tenine akıyordu. Bembeyaz , perdeyle uyumlu tülden bir elbise sarmıştı ince bedenini  ve yana eğdiği başını normal hale getirip gülümsedi.

 -"Yes!"

Yıllardır tuttuğu gözyaşları sanki aynı anda hücum etmişti gözlerine.

Etrafına bakındı , ama "o" yoktu.

 -"Yes."

Hayatında hiçbir kadında göremeyeceğini bildiği bir şekilde gülümsedi kadın. Dünyanın kabul , insanların tahammül edemeyeceği şekilde gülümsedi.

 -"Yes."

Yeniden yatağa yığıldı adam.Gözleri aynaya kenetlenmişti ve artık hiçbir şey umurunda değildi.

Artık hiçbir şeyin önemi kalmamıştı.

Ayağa kalktı kadın. Usulca adamın yanına oturdu. Başını adamın omzuna koydu.

Elleriyle gözlerini sildi adamın. Adam ise yalnızca aynaya bakıyordu. Sonsuza kadar burada , bu ayna karşısında , bu odada oturabilirdi.

Ama oturmayacaktı. Ayağa kalktı adam.

-"Anybody here?"

Kimse yoktu.

-"Yes."

Kimse yoktu. Olmamıştı , olmayacaktı.

Tekrar aynanın karşısına geçti adam. Kadın elleriyle yüzünü okşadı , gözyaşlarını sildi adamın.

 -"Yes."

Gözyaşları artık adamı terketmiş gibiydi. Kulağına eğildi kadın ve fısıldadı.

 -"Yes."

Ve adama sarıldı. Adam gözlerini aynadan ayırdı. Kadının tam kalbinin üzerinde atan kalbini hissetmemek istedi. Hayal olduğuna inanmak istiyordu.

 -"Yes!"

Ayağa kalktı adam. Yatağa gözlerini dikti. Cebinden bir not çıkardı ve notun içinden kurumuş bir çiçek sıyrılarak yastıklardan birinin üzerine düştü. Cebinden çıkardığı notu yatağın üzerine bıraktı.

Son bir kez daha aynaya baktı. Kadın adamın bıraktığı notu aldı.

-"Anybody here?"

Kadın başını öne eğdi.

Naomi - Anybody here?   http://fizy.com/#s/1lt178

1 yorum: