11 Ağustos 2010 Çarşamba

Infinity

Yalnız bir yokuşun ıssız adımları gibiydik seninle.
Sen fütursuz taşı kaldırabilmek için yerinden
Gözlerini satmıştın arsız bulutlara
Bense ulaşmak için maviliklere
Takas etmiştim düşleri dalgalara.
Denizaşırı bir ülkenin uzak diyarlarından gelmiştin sen ,
Bense kızıl kumları kaldıran çöllerin şerrinden
Ne aşabildik zamanı dalgalarla
Ne de ulaşabildik vahalara şarkılarla.
Arsız bulutlardan yağsaydı gözlerin kumlara
Bir rüzgar eserdi Akdeniz'den Marmara'ya
Çıkarcı bir dalganın tutuşmuş dudaklarıyla
Ne de oynaşırdı aşklar , yıldızlar
Çekinik bir duygunun gizli tutkusu gibi naif
Işıklı bir avizenin utancı kadar az
Cennetten yere düşmüş elmanın değeri kadarsa aşk
Kımıldatamadığın taşı kaldıracak kadar saf.


Ps: Söz konusu şiir olduğunda kendime fazla güvenemiyorum. "Şiir denemesi" diyelim.

2 yorum:

  1. Şiire yorum yapılır, yapılmaz tartışmasına girmeyeceğim şimdi burada. İnsan kendini etkileyen her şey hakkında bir şeyler söyleme hakkına sahiptir sonuçta. Büyülemek ve büyülenmek için yazılır şiir.

    İyi bir şiir ya da senin deyiminle denemesi, içinde barındırdığı hisleri karşısındakilere, okuyanlarına ulaştırabildiği kadar iyidir. Kişisel yorumum; yazın beni düşündürebiliyor, belki yazan kişi kadar olmasa bile duygularımda bir dalgalanma yaratabiliyor bu nedenle şiiri beğendim diyebilirim.

    Başlığından başlayalım, “Infinity”, “sonsuzluk”… Türkçe şiirin İngilizce başlığı olur muymuş, çok da önemsemeye değmez, sonuçta şiir kitabına şiir yazmıyorsun, “sonsuzluk” diye yorumluyorum “infinity”i tüm yazacaklarım da onunla ilgili. Başka bir anlam ifade ediyorsa söylersin. Sonsuzluk, ilk birkaç okuyuşta şiiri kavrayamasam da en azından kendimde uyandırdığı duyguları, düşüncelerimi yazıyorum kısa kısa. Yine ütopya mantığına getiriyor gibisin, bazı düşünceler, istekler, kişileştirilmiş biri de olabilir gerçek biri de orasını bilemiyorum. Zıtlıklar, karşılaşılan zorluklar, birlikte olamamanın güçlüğü belki ama “sonsuzlukta” işte o anda belki de “Arsız bulutlardan yağınca gözleri kumlara” işte o zaman her şey daha farklı olabilir…

    “Yalnız bir yokuşun ıssız adımları gibiydik seninle” Yalnız bir yokuşun ıssız adımları gibi olmak, yokuş ve yalnızlık hazin; ancak hazin olduğu kadar etkileyici bir birliktelik.. Issız adımlar; ıs’sız, sahipsiz adımlar, ne senin varlığın ne onun varlığı hissedilebiliyor, o kadar yalnızsınız ki yokuşta, varlığınız, yokluğunuz belki yalnızca “sonsuzluk”ta belli olacaktı.

    “Arsız bulutlar” genelde ayrılık rüzgarları eserken karşımıza çıkan bulutlar belki de bu sefer sırılsıklam etmeden aşk insanı çıkıyor karşımıza yazdığın şiirde. “düşler” dalgalar kadar ıssız bucaksız belki, bitmek bilmiyor, ancak huzur buluyorsun düş kurarken. Tek amacınsa o “sonsuzluk”a uçsuz bucaksız gökyüzüne, “çamur”a değil, “gökyüzüne” ulaşmak, uçsuz bucaksız o maviliğe…

    “Arsız bulutlardan yağsaydı gözlerin kumlara” belki bir umutsuzluk var, birlikte olamamanın getirdiği uzun süredir, zorluklardan kaynaklı “Ne aşabildik zamanı dalgalarla, Ne de ulaşabildik vahalara şarkılarla.” Aşılamamış dalgalara ve ulaşılamamış şarkıların getirdiği bir umutsuzluk belki bu. Ama tek isteğin “sonsuzluk”ta buluşmak belki de…

    “Sonsuzluk”ta bahsettiğin gibi, biraraya gelindiğinde Akdeniz’den Marmara’ya esen rüzgar, kimi getirir kimi götürür bilinmezlik, aşkların yıldızların oynaşması, hepsi bekliyor belki de seni “sonsuzluk”ta…

    Cennetten yere düşen elma kadar değerli olan aşka sahip olmak sonsuzluktaysa, sonsuzluğa ulaşmak belki de o kadar da zor değildir aslında…

    Ya işte ablacım, pardon teyzecim, öyle işte :D

    YanıtlaSil
  2. o nasıl yorumdur , onu ayrı bir layk :D

    YanıtlaSil